18 Mayıs 2010 Salı

Sen misin Schrödinger'in kedisi...

Bir kutunun içine konularak kaderine terk edilen ve kutu içine bakılmadığı sürece ölü ya da diri olduğu bilinmeyen yarı ölü yarı diri bir kedinin hikayesi.

Schrödinger'in Kedisi, varlık ile yokluk arasındaki sınırları kaldıran ve içinde bulunduğumuz sistemin mutlak ifadelerin geçersizliğini ispat eden,... kuantumdan beslenen bir teori. Bu teori, dışımızdaki madde dünyasının sandığımızın aksine, kurulmuş bir makine gibi çalışmadığını gösterir ve muhatap olduğumuz madde dünyasının sadece dışarıdan bir izleyici olmadığımızı, somut dünyaya zihnimizle dokunarak anlamlandırdığımızı anlatır. Spekülasyonlara açık ifadelerden ibaret olan bu teori, kuantum mekaniğinin temel dalga denklemini yazan Erwin Schrödinger tarafından 1935 yılında üretildi. O dönemlerde de anlaşılması zor olan bu teorem dönemimizde de kafaları karıştırmaya devam ediyor.Zihinlerin Şekillendirdiği Bir Kuantum Çorbası

"Bazen arkama döndüğümde dünyanın her zaman kökenin belirsiz ve amaçsızca akıp duran bir kuantum çorbası olduğu duygusuna kapılıyorum. Ama, ne zaman ki yüzümü oraya çevirecek olsam, dünya yeniden her zamanki gerçekliğine dönüşüyor. Bu durumda kendimi, ipeğin dokunuşunu hiç bir zaman duyumsamayan efsanevi Kral Midas'a benzetiyorum. İşte insanoğlu da tıpkı bu durumda kuantum gerçeğinin dokusunu asla deneyimleyemez Çünkü dokunduğumuz her şey maddeye dönüşüyor." Ünlü bilim adamı Nıck Herbert bu cümleleriyle evreni anlamlandırmaya çalışırken zihin gözlüğü ile çevremize baktığımızı ve bu gözlüklerin izin verdiği ölçüde dünyayı görme imkanımız olduğunu dile getiriyor.Bu gözlüklerle dünyaya bakmamız bir yandan maddi dünyayı algılamamızı sağlarken diğer yandan madde dünyası ile algılayamadığımız gerçekliğin üzerini örtüyor ve belirsizliğe neden oluyor.

Kuantumdan beslenen Schrödinger'in Kedisi, bu belirsizliği daha belirgin bir şekilde ifade etmek için yapılan hipotetik (düşünsel) bir deney. Kedi paradoksu olarak da bilinen bu teorinin kaynağı olan deneyde ünlü kedi, radyoaktif bir atom ve bir Gayger sayacıyla birlikte bir kutu içersine konulur. Eğer atom bozunursa Gayger sayacı tıkırdayacak, tıkırdama çekici harekete geçirecek çekiç ve zehir de kediyi öldürecektir. Bir kutunun içinde geçen bu entrikalarla dolu olayın bir saat sonunda kedinin durumu hakkında tahmin yürütülür. Kedi, bu bir saat sonunda kutunun içine bakacak olursak ölü müdür, diri mi?

Şüphesiz, eğer kutunun içine bakarsak kediyi ya ölü yada diri olarak buluruz. Peki ya kutunun içine bakmazsak? Bu durumda kedinin ölü olma olasılığı %50'dir, fakat diri olma olasılığı da %50'dir. Kuantum mekaniği buradaki belirsizlik sonucu olasılıkları farklı biçimde ele alır ve bir saat sonunda kutu içindeki kedinin durumunu "yarı ölü yarı diri" olarak tarif eder. Bu kadar muğlak bir sonla noktalanan deney, kuantumun ortaya koyduğu matematik, sanıldığından daha görünür sonuçlar ortaya koyar. "Örneğin;birçok sisteme kaynaklık eden transistörler ve lazerler bu sistemin ürünüdür.

"Bazen arkama döndüğümde dünyanın her zaman kökeni belirsiz ve amaçsızca akıp duran bir kuantum çorbası olduğu duygusuna kapılıyorum. Ama, ne zaman ki yüzümü oraya çevirecek olsam, dünya yeniden her zamanki gerçekliğine dönüşüyor."Son sözü gözlemci söyler Kuantum boyutlarında, bir tanecik tek bir tanecik neden-sonuç ilişkisi içerisinde değil, taneciğin bulunabilme ihtimali olan tüm olasılık dalga halleri biri diğerinden ayrılmayacak şekilde iç içe geçmiş vaziyette bulunur. Bu duruma 'süper pozisyon' adı verilir. Bunu basit bir şekilde ifade edecek olursak; bir taneciğin içinde bulunma ihtimali olan durumların aynı anda hepsinin bir arada olma halidir. Örneğin, bir elektron için süper pozisyon, elektron bulutunun her yerinde bulunması manasına gelir. Süper pozisyonu Schrödinger'in Kedisi için düşünecek olursak, kedinin ölü ve diri olarak bulunduğunu varsayarız. Bütün bu çetrefilli ifadelerin ardından konunun özüne gelecek olursak; kedinin ölü yada diri olma durumunun üst üste indirilmiş olasılık dalgası, onu algılayan kişi tarafından çökertilerek bu durumların birinin fiziksel gerçeklik olarak ortaya koymasını sağlar. Bu durumda son sözü, kediyi izleyen ve zihin süzgecinden geçirilen gözlemci söyler. Gözlemci kediyi ya öldürür ya da canlı kalmasını sağlar.

Mikro alem için daha anlaşılır olan bu ifadeler, bir mikro alem yaratığı olan kedi ile anlatılmaya çalışıldığında algıları daha zorluyor. Bu konuyu mikro alemin en ünlü üyesi elektron ile açmaya çalışalım. Kuantum boyutlarında herhangi bir fiziksel sistem, olması gereken durumun dışında, birçok durumun hepsinde, aynı anda bulunabilmekte. Bir elektron, çekirdek etrafında bulunduğu yörüngenin belli bir zamanda sadece bir noktasında değil, her yerinde bulunma ihtimali vardır. Parçacık için şu ya da bu konumdadır diye bir şey söylenemez. Sadece nerede bulunabileceğine ilişkin bir olasılık aralığı verilebilir. Bu durumda ortaya çıkabilecek anlamsız sonuçların önüne geçmek amacıyla, aletlerimiz ihtimallerden hangi konumu bize veriyorsa, onu göz önüne alırız. Bu olaya(collopse) 'çökme' denir. Çökme karşımıza çıkan sonsuz olasılıklar arasında sadece bir tanesinin seçilerek algılayacağımız yönün belirlenmesidir. Meydana gelen çökme, algıladığımız gerçeklik sonucunu ortaya koyar. Böylece gözlenen sistemle gözleyen sistem bölünmez bir bütün olarak ele alınır ve gözleyen ile gözlemlenen sistemin birbirinden ayrı düşünülmesi anlamsızlaşır.Paralel evrende kedilerin olasılıkları

Schrödinger'in Kedisi'nden ilham alan bilim adamları farklı teoriler ortaya attılar. Bunlardan Wheleer ve Everett, çoklu evrenler teorisiyle alternatif bir yorum getirdiler. Bu teori, hem kuantumun olasılıklı yapısını hem de çökmenin nasıl olduğu ve ölçümü ne şekilde tanımlayabileceğimizi açıklamaya yönelikti Wheleer ve Everett bu teoride, dalga fonksiyonunun gerçekte çökmediğini, fonksiyonun indirgenmesi, için ne kadar olasılık varsa, o kadar alternatif evreni bölünmekte olduğunu ortaya koymaya çalıştılar. Schrödinger'in Kedisi'ne geri dönecek olursak; bildiğimiz gibi radyoaktivitenin bozunmasına bağlı olarak kedi ya ölecek yada diri kalacaktı. Çünkü kutunun içindeki kedinin dalga fonksiyonu, iki durumun üst üste binmiş halidir. Kutuyu açıp içine baktığımız taktirde, dalga fonksiyonu bu iki olasılıklı durumdan birine indirgeneceğinden, kedinin ya canlı ya da ölü olduğunu gözlemleyebiliriz.

Everett yorumunda farklı bir yaklaşım ortaya koyar, buna göre her iki olası durumun varlığı da gerçektir ve bu durum evrenin ikiye ayrılmasıyla gerçekleşir. Bu teoriye göre gözlemci kutuya bakmadan önce kedi evrende canlı iken, diğer evrende ölü olarak mevcuttur. Böylece, evrenin birinde gözlemci kutuyu açtığında kediyi ölü olarak gözlemlerken, diğer evrende canlı olarak görecektir. Bununla birlikte, iki evren arasında bir bağlantı yoktur.

Kısaca Wheleer ve Everett, ortaya koydukları temel ilkelerle, Schrödinger dalga denkleminin matematiğini, dalga denkleminin kollarından hiç birinin çöküntüye uğramadığını ve Kopenhag yorumundaki gibi fiziki bir gerçekliğin var olmadığını kabul etmektedirler. Paralel evrenler kavramını da ortaya atan bu görüş sonsuz sayıda dünyanın var olduğunu ve bizim bunların her birinde, birbirinden farklı versiyonumuzun bulunduğunu, bu yüzden de hepsinin farklı olaylar zincirinin gelişmesini sağladığını söyler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder