10 Kasım 2009 Salı

G.Saray'ın kadrosundan iki 11 çıkar


Sözün sahibi bellidir. Kendisinin kemikleşmiş cümlelerinden biridir. Severek eğlenerek okurum yazılarını illaki. Bazen çok haklı bazen çok haksızdır ama eğkenceli bir tarafı vardır yazılarının... Evet tahmin etmek zor değil Hıncal Uluç'tur sözün sahibi.

Yorumculuğun bu yanı çok güzeldir. Hiçbir zaman haksız olmazsınız. Eleştirdiğiniz takım galipsede mağlupsede eleştirmek istendiğinde eleştirilebilir bir yan bulmak mümkün.

Takım Yenilirse çözüm yolları yüzlercedir. Eleştiri futbolcu, teknik direktör, yönetim, taraftar, oyun düzeni, oynanan oyunun kalitesi gibi bir çok noktayı kapsayabilir.

Takım berabere kalırsa duruma göre değişiklik göstermekle beraber çoğunlukla, futbolcu, teknik direktör, oyun düzeni eleştirilebilir.

Takım Galipse yönetim ve taraftar bu durumdan eleştiri almaktan kendini yine kurtarır ancak futbolcu, teknik direktör ve oyun düzeni ile eleştiriler yine yapılabilir.

İşte yorumculuğun dayanılmaz hafifliği budur. Her zaman kendinizi haklı gösterebilir karşı tarafı haksız göstermekle kalmazsınız dahası yerin dibinede sokabilirsiniz.

Misal; Hıncal Uluç'un yazısı
* G.Saray'ın kadrosundan iki 11 çıkar ama Rijkaard bir 11 çıkarmayı başaramıyor. G.Saray'ın galibiyetleri tesadüflere bağlı
* İnsan psikolojisinden zerre kadar anlamayan Rijkaard, oynatmayarak Elano'yu öldürdü. Dikkat edin Arda'yı da öldürüyor

* Baros'un sakatlığı sırasında var olan Nonda'dan hariç takımda forvet oyuncusunun yokluğuna çare bulabilme adına Kewell ve Arda'nın performanslarına bel bağlamak zorunda kalabilecek bir takımdan 2 farklı 11 çıkarmak en azından forvet mevki için imkansıza yakın. Keita'nın cezalı olduğunda da unutmamak gerek. Ancak yinede zorlama ile iki farklı 11 çıkartılabilir. Ama ikisi de Galatasaray olmaz. Biri Galatasaray olurken diğeri A2 yada çakma Galatasaray'dan öteye geçemeyecektir.
Uygun 11'i şöyle sıralarsak;

Leo Franco
Sabri - Gökhan Zan - Servet - H.Balta
Keita - M.Sarp - Ayhan - Arda - Kewell
Baros

İkinci kadro nasıl oluşur?

Aykut
Uğur - Emre Aşık - Emre Güngör - Caner
Barış - Elano - M.Topal - Linderoth - S.Eylik
Nonda

11'leri yaparken oyuncuların pozisyonları pek bozmamaya çalıştım. Birkaç oyuncu çıkartılıp-eklenebilir tabi. Ancak görüldüğü gibi iki farklı 11 yapılabiliyor olsa da ikisinin de aynı taktik anlayışla oynaması mümkün değil. Demek istediğim odur ki illaki 2 takım çıartabilir takım ancak bu ikisininde mükemmel olacağı anlamına gelmez. Dahası Baros sakat ve Keita cezalı. Baros'u Nonda ile yedekleyebilirken Keita'yı Barış ile yedeklemek mümkün mü? Sağ açıktan ziyade sağ iç orta saha gibi oynayan ve biraz Keita görevi (kanatsal) biraz orta saha görevi yapması düşünülen oyuncuya nasıl hala ön libero denilebiliyor anlamak pek mümkün değil?

İkinci cümleye dair; Tesadüflere bağlamış galibiyetlerini Galatasaray'ın peki gerçekten öyle mi? en iyi Aziz Yıldırım bilir bunu?! UEFA kupasından tecrübeli.

Gelelim "İnsan psikolojisinden zerre kadar anlamayan Rijkaard, oynatmayarak Elano'yu öldürdü. Dikkat edin Arda'yı da öldürüyor" iddasına.

Yazıyı okuduysanız eğer gerçekten dinamit gibi iddalar olduğunu göreceksiniz. Sanki gizlice binaya yerleştirilmiş ve bunu sadece gören tek kişi var hemen sağa sola yetiştirmek için çabalıyor. Sağa sola söylediğinde de az çok etkiliyor insanları. Etkilenmeyelerin bazılarının aklında soru işareti beliriyor. İleride aynı benzer sorunlarla karşılaştığında gün yüzüne çıkabilecek soru işaretleri. Gerçek yada hayal olşuna göre ileride şekillenecektir.  Etkilenmeyenler de gülüp geçiyor. Gül geç sende takma kafana!

Elano oynatılsa bu adam topçumu denecektir. Leb demeden leblebi! Oynatılmayınca da yukarıdaki örnektir çözüm yolu. Demek istediğime çok uygun bir örnektir hemde. Eleştiriyi yapan herzaman kendini haklı göstermelidir ki okunsun, iddaları ses getirsin. Peki daha çok okunmak daha çok ses getirmek için yapılması gereken nedir?
Şart olan, Hılcal Uluç gibi bazen çok sert ve destekli bir iddadır! Bu iddanın üzerine binanızı inşa edersiniz. Temcit pilavı gibi sür önüne düşünmeyen, sorgulamayan, arşivleri karıştırıp yüzüne vuramayan okurunun karşısına!!! Adam haklı bu tür söylemlerini sürdürmekte, zira okumak için okumak ile okuyarak seyahata çıkmak arasında fark vardır. Okur ögrenir o kaynağı rafa kaldırırsan, sadece okumuş ve ögrenmiş olursun. Ama düşünür araştırırsan o konuyu okumuş, ögrenmiş bir kişi olamanın yanında düşünen ve sorgulayan kıvama da erişmiş olursun.Ve seyahate başlayabilin...

Biz sorgulamadıkça, biz araştırmadıkça, biz düşünmedikçe daha çok benzer medya yazarları ile karşılaşmya mahkumuz. Tepkisiz toplum olmaya devam mı, tamam mı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder