30 Eylül 2009 Çarşamba

Neymiş bu B Planı böyle?

B plani
Sporsal mevzularıda artık tek bir çatı altında toplamaya karar verdiğimi ilan etmiştim. Ama kararın hayata geçmesi Rijkaard'ın B planına nasipmiş. Neymiş bu B Planı böyle yahu! Çok mu gerekli? Her takımın planı kendine! Her takımın bir planı olsa olmaz mı? A planı işlemez ise B planınıza geçiyorsanız, B planınız işlemezse ne olacak? Sırada C,D,E... planlarınız vardır, heralde değil mi? Yoksa, yok mu?

Benim yorumculuğunu ve spora bakış açısını çok beğendiğim Banu Yelkovan duruma el atmış. Konuyu yorumlamış. B planının gereksizliğine, A planının mükemmeliyetleştirilmesi gerektiğine vurgu yapmış. Hak vermemek elde değil. Banu Yelkovan'ın yazısını bu adresten okuyabilirsiniz.

Bu konu hakkında diğer okunması gereken yazıda Futbol Bloglarının atasından; Aceto Balsamico'dan...

Resim: Kaynak - Barsotti

Go Fast - Acımasız - Olivier Van Hoofstadt

13 Film satın aldığımı daha önce yazmıştım. Şuana kadar 4 filmi izleyebildim. Bunlardan biri olan "Go Fast / Acımasız" filmi hakkında yazılabilecek pek bir şey yok aslında. Boş vaktinizi değerlendirmek için izlenebilecek sıradan bir film. Filmi izlemeyenler eğer bu yazıyının geri kalanını okumaya devam ederseniz şevkiniz kırılabilir, uyarmadı demeyin.

Roschdy Zem (Marek / Süleyman) iyi polis olarak, kötülere karşı mücadele eder. Filmde öylesine sıradan bir anlatım ve öylesine sıradan olay dizini var ki, üç sahne sonrasını ve hatta film sonunu tahmin etmek hiç zor değil. Sanki iyi polis belgeseli izliyorum hissine kapıldım. Gerçekçilikten uzak bir polis hikayesi, özellikle örgütün içine sızma kısmı çok basit ve sıradandı.

Go Fast orjinal ismine uygunluk Audi, Porsche Cayenne veya BMW gibi hızlı otomobilleri görmekten öteye geçmiyor. Bu otobillerle Hollywood filmlerinden alıştığımız sahneleri de göremedik. Daha gerçekçi kovalamaca sahneleri yapmaya çalışma çabası sanırım. Ancak yavan kalmış.

Fransız macera filmleri düşünüldüğünde tamamen hayal kırıklığı. Kendisine sıralamalarda diplerde yer bulabilecek bir yapıt. Çok mu kötüledim?

Ancak şunuda söylemeden geçemeyeceğim, filmi izlerken çok sıkılmayacaksınız. İzleyeceksiniz ve "iyi, fena değil" gibi bir yorumda bile bulunabilirsiniz. Baştada söylediğim gibi boş vaktinizi değerlendirebileceğiniz bir film.

Bu arada Go Fast'i Türkçe'ye hangi akılla ve mantıkla "Acımasız" diye çevirmişler anlayamadım. Acımasız bir polis olsa tamam ya da filmde acımasız bir katil olsa ona da tamam ama ben acımasız veya acımasızca birşey göremedim ki filmde! İntikam konusu düşünülerek daha uygun bir çeviri yapılabilirdi.

Go Fast / Acımasız Hakkında Bilgi
Yönetmen: Olivier Van Hoofstadt
Oyuncular: Roschdy Zem, Olivier Gourmet, Jean-Michel Fête, Jil Milan, Catalina Denis, Evariste Kayembe-Beya, Frédéric Epaud, Julie Durand, Xavier Maly
Türü: Aksiyon-Macera
Yapım: 2008 Fransa yapımı
Süre: 90 dk.

Go Fast / Acımasız

28 Eylül 2009 Pazartesi

Farklı etiketlere takılmadan yola devam mı?

Kişisel bir blog oluşturma uğraşlarım her zaman oldu. Genelde düzensiz bir hayatım olduğundan ve bende pek düzen insanı olmadığımdan bu konuda pek başarılı olduğum söylenemez. Daha çok bir konu üzerine yoğunlaştığımda o konu ile alakalı yazılar yazmaya başlarım ve belli bir süre sonra başarıda gelir. Bunların birkaç örneği mevcut ancak, düzensizliğim bir ürünü olarak sonu olmayan heves olarak internet çöplüğünde kendilerine yer buldu her blogum. Düzensizlik ve devamlı yazı yazma istikrarı sağlamak gerçekten de zor.

Konu Kıtlığı Yaşamak
Takip listem ile blog rehberi oluşturma fikri de yine yukarıda anlattığım duruma benzemeye başladı. Esasında ne çok süper popüler bir bloga dönüştü ne de çok çok kötü ve vasat altı bir blog görünümünde. Ancak son zamanlarda özellikle ramazan ayı ile birlikte başlayan isteksizlik ve ne yazacağımı bilememe sendromu ile yazılar teklemeye ve yavaşlamaya başladı. Birde bunun üstüne sağlıklı blogger erişimide sekteye uğrayınca; tuz biber kıvamı...

Kaynak Belirtme
Esasında istediğim okuyucu kitlesi ile bir türlü karşılaşamamakta bu durumu sanırım biraz tetikliyor. Zorlayıcılık az, düşünmeye meyledecek konular yok. Farklı sitelerden kaynaklandırılan yazılar olunca da okuyucuları kaybetmek çok olası. Kaynak belirtmek bir risktir. Kaynağınızı belirtirseniz ve eğer okuyucunuz o sitede işine yarıyacak bilgi bulabilirse size geri dönmeyi unutabilir. Ancak iyi bir kaynak sağlayıcıysanız da takipcileriniz günden güne çoğaladabilir. Hızlı bir tüketim çağındayız ve bilgi çok kolay elde edilebiliyor. Bu hıza erişmem şuan için biraz zor. Vaktim kısıtlı. Kısıtlı olmasada tüm boş vakitlerimin önceliğini blog alemine verebilir miyim? Cavabım kesinlikle hayır. Eziyet olmadan da gül bahçesine erişilmez ki. İki uçu yağlı kazık.

Blog Havuzum
Soccerist isimli bir blog açmaya karar vermiştim. Öncelikli hedefim sporsal temaları denemek ve iyi bir tema bulursam bunu Takip listem'de paylaşmaktı. Ancak aradığım temayı bulamadım. Daha sonra toplasam on yazıyı geçmeyecek ufacık bir arşive dönüştü. Ancak asla birşey beklemediğim bu sporsal blogu güncellemek yine benim için zorlaşmaya ve hatta imkansızlaşmaya başladı. Her sevdiğim konu için farklı bloglar tutmaktansa hepsini bir yerde toplamaya karar verdim. Buna şuana kadar farklı kategorilerde az çok yazmaya çalıştığım konularda dahil olabilir. Zaman ne gösterir bilinmez.

Bilgilendirme ve iç sesin yansımalarını okudunuz. Saygılar...

13 Film Satın Almak

Nasıl bir film sevdasıdır. Nasıl bir tutkudur. Bir kerede, onlarca film satın almak ve heyecanla onları izlemeye koyulmak. Sanırım hayatta beni en mutlu eden şey bu. Birçok konudan uzaklaşmamı sağlıyor. Kendi dünyamı, huzura varan yollarımı keşfetmem için en etkili yöntemim.


İzledikçe sırasıyla haklarında en azından iki üç satır kelam etmek isterim. Umarım her izlediğimi yazmak istiyorum esasıda ama çok yoğunum ve bir film hakkında nasıl bir yazı yazılabilir korkusunu bir türlü atamıyorum üzerimden. Sanki yüzbinlerce okurum varmışcasına strese giriyorum adeta, ne de olsa konu film olduğunda sözümüz dinlenir mecliste vel hasıl yazıya döndürme kısmı çok meşakatli.

Not: Enteresan bir durum şuan Blogger'da Yeni Kayıtların başlık alanlarının altında yer verilen kısa yollar ve yazı yazmaya yarıyan ek özelliklerin hiç birini göremiyorum. Enteresan bir durum. Neyse bu yazıda resimsiz olsun belki daha sonra eklerim fotoğrafı.
Edit: 10 dakika sonra notta belirttiğim durum ortadan kalktı.

3 Eylül 2009 Perşembe

Nefretimi Durduramıyorum...

Nefretimi durduramıyorum...

Herşeye öfke ve kin ile yaklaşma... Tamamen ön yargı ve at gözlüğü takma eğilimi...

Çok çabuk sinirlenmenin yanında, ani beklenmedik tepkiler vermek. Sonuç: Pişmanım Hakim Bey!

Kontrolsüz ve önceden planlanmamış düşüncesizce yapılan hatalı çıkışlar ve sonuç: Mutsuzluk...

Üzüntü sebeplerinin ve mutluluk sebeplerinin birbirine karıştırılması...

Sebepsiz gibi görünen üzüntünün ve durgunluğun, sebepsiz yere çevredekilerinden çıkarma çabası... Uzaklaşma hissi, gitmek bir daha dönememek...

2 Eylül 2009 Çarşamba

Durgunluk ve Yogunluk

Bu iki kelime aynı anda hayatımda şuan, iş hayatımında öylesine yoğunum ki, kişisel her türlü isteğim ve aktivitelerim sekteğe uğramakla kalmadı, bazıları sonlandı bile. Çok kötü bir durgunluk bulutu çöktü üstüme resmen. Tezatların birbirini etkilemesi.

Takip listem ile bile pek ilgilenemiyorum. Kısa boşluklarda okumak yazmaktan daha kolay ve dinlendirici... Arada nadirde olsa, sevdiğim spor haberlerini bir araya toplamaya çalıştığım; Soccerist